7. KADIMAN KARARI (C-135/95; 17 Nisan 1997)

 

Dava Konusu ve Divana İntikali

 

                Selma Kadıman 1985 yılında, 1977’den beri Almanya’da yasal olarak ikamet etmekte olan ve 1988 yılından itibaren süresiz oturma iznine sahip bir Türk vatandaşı ile evlenmiştir.

                1990’da Alman makamları Selma Kadıman’a 14 Mayıs 1991 tarihine kadar geçerli bir ikamet izni vermişler, daha sonra bu süreyi 14 Mayıs 1993’e kadar uzatmışlardır. Selma Kadıman bu esnada Ruhpolding’teki bir işte çalışmak üzere 6 Şubat 1991’den 1 Şubat 1992’ye kadar bir çalışma izni de elde etmiştir.

                Selma Kadıman’ın eşi 1991 yılı Eylül ayında Ruhpolding idari makamlarına yaklaşık 5 aydır karısından ayrı yaşadığını, Türkiye’de boşanma davası açtığını ve karısının 7 Eylül 1991 tarihinde ülkesine döndüğünü bildirmiştir. Bn. Kadıman 4 Şubat 1992 tarihinde Ruhpolding idari makamlarına eşinin adresinden farklı bir adres beyan etmiştir.

                Selma  Kadıman 1 Nisan 1992 tarihinde ikametini Bad Reichenhall’a taşımış ve orada başlangıçta 6 Nisan 1992’den 5 Nisan 1995’e kadar geçerli olan bir çalışma izni almış, daha sonra bu iznin süreleri adıgeçenin 2 kez işverenini değiştirmesi nedeniyle değiştirilmiş, ilk değişiklikte çalışma izni süresi 30 Ekim 1992 - 29 Ekim 1995, 2. değişiklikte ise 1 Temmuz 1993 - 30 Haziran 1994 olarak verilmiştir.

            Kadıman’ın kocasının ikamet ettiği Traunstein Eyaleti Merkez Idare Ofisi 4 Mayıs 1992 tarihinde Bn. Kadıman’ın kocasıyla birlikte yaşamadığını gerekçe göstererek ikamet izin süresini indirerek Almanya’dan ayrılmasını istemiştir. Ancak bu karar Bn. Kadıman’ın Bad Reichenhall’a taşınmış olması nedeniyle Berchtesgadener Eyalet hukuku kapsamında olduğu gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. 1992 Temmuz ayında Bn. Kadıman bulunduğu eyalet idaresine kocasının kendisine kötü muamele etmesi nedeniyle ondan ayrı yaşamaya başladığını ve birlikte yaşam sürdürmeyi çeşitli defalar denemiş olmalarına rağmen eşinin kendisini dövmesi ve evden kovması nedeniyle bu denemelerin başarısızlıkla sonuçlandığını açıklamıştır.        Berchtesgadener Kaymakamlığı (Landratsamt), 5 Ocak 1993 tarihinde aldığı kararla, Bn. Kadıman’ın kocasıyla aynı çatı altında yaşamadığını gerekçe göstererek ikamet izninin süresinin 26 Ocak 1993 tarihinde biteceğini ve şayet Almanya’dan 2 ay içinde ayrılmazsa sınır dışı edileceğini bildirmiştir. Bunu takiben Bn. Kadıman’ın eşi karısıyla birlikte yaşamaya hazır olduğunu beyan etmiş ve bu gelişme üzerine sözkonusu idarenin yukarıda belirtilen kararı iptal edilerek Bn. Kadıman’a 13 Mayıs 1993’ten 14 Mayıs 1994’e kadar geçerli olan yeni bir ikamet izni verilmiştir. Ancak eşlerin halen ayrı yaşamayı sürdürmeleri nedeniyle Berchtesgadener Kaymakamlığı 13 Ekim 1993’te aldığı bir kararla bu süreyi 19 Ekim 1993 tarihine çekmiş ve Bn. Kadıman’a kararın kesinleşmesini takiben 1 ay içinde Almanya’yı terketmesini bildirmiştir.

            Bn. Kadıman önce bu karara karşı  Bavyera Eyaleti Münih İdari Mahkemesinde dava açmış, daha sonra dava gerekçelerini değiştirerek  Berchtesgadener Kaymakamlığının ikamet iznini uzatmasını talep etmiştir. Bu talebinde Bn. Kadıman, 17 Mart 1990 tarihinden beri Almanya’da yasal olarak ikamet ettiğini ve sürekli istihdam edildiğini ve idari makamın kararının 1/80 sayılı OKK’nın 7. maddesinin ilk paragrafına aykırı bulunduğunu iddia etmiştir. Sözkonusu mahkeme Bn. Kadıman’ın Alman mevzuatı kapsamında ikamet iznini uzatma hakkını elde edemeyeceği  ve adıgeçenin aynı işveren nezdinde aralıksız 1 yıl süreyle çalışması bulunmaması nedeniyle 6. madde kapsamında da hak iddia edemeyeceği sonucuna varmakla birlikte, 7. maddenin 1. paragrafı kapsamında bir hak elde edip edemeyeceğine açıklık getirilmesi gerektiği kanaatine varmıştır.

                Ulusal mahkeme öncelikle Kadıman çiftinin 1991 Eylül ayından beri birlikte yaşamadıklarını dikkate alarak 7. maddenin 1. paragrafının, aile birleştirmesi çerçevesinde bir üye ülkeye gelen bir aile bireyinin kendisine bu hakkı sağlayan Türk işçisiyle sürekli birlikte yaşamasını öngörüp öngörmediği, bilahare Kadıman’ın Almanya’da 7. maddenin 1. paragrafı uyarınca öngörülen 3 yıllık yasal ikamet süresinin hesabında, kesintilerin hak kaybına yol açıp açmayacağı, örneğin Kadıman’ın ikamet izninin askıya alındığı 26 Ocak - 13 Mayıs 1993  döneminden önceki ve sonraki yasal ikamet sürelerinin 3 yıllık sürenin hesabında birbirine eklenip eklenmeyeceği ve kocasının pasaportunu alıkoyması nedeniyle Selma Kadıman’ın kendi isteği dışında zorunlu olarak Türkiye’de geçirdiği 4 aylık sürenin, 3 yıllık sürenin hesabında dikkate alınıp alınmayacağı hususlarına açıklık getirilmesi amacıyla aşağıda belirtilen 3 ön karar sorusunu Divana  havale etmiştir.

 

                i. 1/80 sayılı Kararın 7. maddesinin 1. paragrafının uygulanabilmesi için, sözkonusu maddede belirtilen diğer koşulların mevcut olduğu bir durumda eşlerin bir arada yaşaması da gerekmekte midir?

                ii. 7. maddenin 1. paragrafının uygulanabilmesi, bir üye ülkede kesintisiz 3 yıllık yasal ikamet şartını öngörmekte midir?

                iii. 1/80 sayılı Kararın 7. maddesinin 1. paragrafında öngörülen 3 yıllık yasal ikamet süresinin hesabında 5 ay süreyle gönüllü veya zorunlu olarak Türkiye’de geçirilen ikamet süresi dikkate alınır mı?

 

                Divan, 1. soruyla ilgili muhakemesinde aşağıdaki hususları belirtmiştir:

                Bu sorunun cevaplandırılabilmesi için 7. maddenin 1. paragrafında yer alan “3 yıl süreyle yasal ikamet” kavramının sözkonusu süre boyunca eşlerin birlikte yaşamasını öngörüp öngörmediğinin ve eşlerin birlikte yaşamadığı hallerde ulusal makamların işçinin aile bireylerine verilen ikamet iznini iptal etme yetkisi olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, 7. maddenin 1. paragrafının, yetkili makamların aile bireyinin ikametini yasal saymak için 3 yıl süreyle işçiyle birlikte yaşamış olma koşulunu aramalarını önleyecek bir etkisinin olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

                Öncelikle, 1/80 sayılı OKK’nın 7. maddesinin 1. paragrafının, aynen 6(1). madde ve 7. maddenin 2. paragrafı gibi üye ülkelerde doğrudan etkiye sahip olduğu ve bu maddede belirtilen koşulları yerine getiren Türk vatandaşlarının sözkonusu madde ile sağlanan haklardan doğrudan yararlanabilecekleri belirtilmelidir.

                Bir Türk işçisinin aile birleştirmesi çerçevesinde ülkesine girmesine izin veren bir üye devlet, aile birliğinin devamını sağlamayı amaçlamış olduğu için bilahare bu hakkı iptal edemez. Bununla birlikte, sözkonusu üye devletin, ikamet hakkını 7. maddenin 1. paragrafının ruhuna ve amacına uygun koşullara bağlama yetkisi bulunmaktadır. 7. maddenin 1. paragrafının amacı, öncelikle aile bireyinin işçiyle birleşmesine daha sonra da iş piyasasına girişine izin vermek suretiyle aile birliğini sağlamaya yönelik koşulları yaratmaktır. Bu nedenle sözkonusu hükmün sadece aile bireyinin işçi ile birleşmesini öngördüğü, ancak aile bireyinin iş piyasasına girene kadar işçi ile birlikte yaşamasını gerektirmediği şeklinde bir yorum yapılamaz. Böyle bir yorum, sadece 7. maddenin 1. paragrafında hedeflenen aile birliğine ciddi zarar vermekle kalmayıp, Türk vatandaşlarının sahte evliliklere yönelmesine de neden olabilecektir. Sonuç olarak aile birliği sadece işçiyle birleşmek üzere üye ülkeye girişi değil, birlikte yaşamayı da gerektirir.

                1/80 sayılı Karar, üye ülke makamlarını, üye ülkedeki bir Türk işçisiyle aile birleştirmesi çerçevesinde biraraya gelen aile bireyinin ikamet iznini uzatmayı işçi ile en az 3 yıl birlikte yaşama koşuluna bağlamaktan alıkoyamaz. Bununla birlikte işçinin aile bireyi ile üye ülkede aynı çatı altında yaşamamasının objektif nedenleri (işçinin ikamet mahalli ile aile bireyinin işyerinin birbirinden uzak olması veya aile bireyinin katıldığı bir mesleki eğitim kursu nedeniyle ayrı bir yerde ikamet etmesi gibi.) bulunabilir. Bu davada objektif nedenlerin bulunup bulunmadığına ulusal mahkeme karar verir.

                Divan, yukarıdaki muhakemesi sonucu 1. soruya cevaben, bir üye ülke yetkili makamlarının bir Türk işçisinin aile bireyinin o ülkede ikamet hakkı elde edebilmesi için sözkonusu işçi ile en az 3 yıl aynı çatı altında yaşamış olmasını şart koşabileceklerini ve 1/80 sayılı OKK’nın 7. maddesinin 1. paragrafının buna engel teşkil etmediğini, bununla birlikte işçinin aile bireyinden ayrı yaşamasını gerektirecek objektif nedenlerin de bulunabileceğini belirtmiştir.

                Divan 2. ve 3. soruları birlikte ele almanın uygun olacağını düşünerek bu sorularla ilgili aşağıda belirtilen muhakemeyi yapmıştır:

                2. ve 3. sorularla ulusal mahkeme, 7. maddenin 1. paragrafının, aile bireylerinin üye ülkelerde hiç kesintisiz 3 yıl ikamet etmeleri gerektiği şeklinde mi yorumlanacağı  ve bir aile bireyinin 3 yıllık yasal ikamet süresinin hesabında başka bir ülkede isteği dışında geçirdiği 4 aylık süre ile ikamet izninin askıya alındığı sürenin dikkate alınıp alınmayacağı hususlarına cevap aramaktadır. Sözkonusu madde, aile bireyinin 3 yıl boyunca işçi ile birlikte kesintisiz yaşaması anlamını ve amacını taşımakla birlikte, bu husus aile bireyinin tatile gitmek ve anavatanındaki ailesini ziyaret etmek gibi meşru nedenlerle makul bir süre ikametgahından ayrılmasına engel teşkil etmemelidir. Eşlerin kısa sürelerle ayrı kaldıkları bu dönemler 3 yıllık sürenin işlemesinde kesintiye yol açmamalıdır. Bu kriter, aile bireyinin  elinde olmayan nedenlerle anavatanında geçirdiği 6 ayı aşmayan süre için de geçerli olmalıdır. Bir aile bireyinin ikamet izninin askıya alındığı dönemdeki sürelerin yasal ikamet süresi sayılıp sayılmayacağı hususunda, aile bireyinin ülkeye giriş ve istihdam piyasasına katılma hakkını elde edene kadar geçen süre için ikamet koşullarını belirlemenin üye ülkenin insiyatifinde olduğu belirtilmelidir. Bununla birlikte, Türk vatandaşlarının, üye ülkelerin ulusal makamlarınca ikamet izni benzeri idari bir belge verilip verilmediği dikkate alınmaksızın, 7. maddenin 1. paragrafından kaynaklanan hakları bulunduğu; bu davada aile bireyine verilen ikamet izninin sadece kısa bir süre için askıya alınmış olduğu ve bu süre içinde idari makamların sözkonusu kişinin ikametinin yasal olmadığını ileri sürmek bir yana sözkonusu kişiye yeni bir  ikamet izni vermiş olduğu dikkate alınmalıdır.

                Divan yukarıdaki muhakemesine dayanarak 2. ve 3. soruya cevaben, 1/80 sayılı Kararın 7. maddesinin 1. paragrafı uyarınca prensip olarak sözkonusu aile bireyinin kesintisiz 3 yıl aynı ülkede ikamet etmiş olması gerektiğini ancak bu 3 yıllık ikamet süresinin hesabında, aile bireyinin anavatanında isteği dışında geçirdiği 6 aydan kısa sürelerin dikkate alınacağını; aynı ölçütün, evsahibi üye ülke yetkili makamlarının sözkonusu kişinin ulusal sınırlar içindeki ikametinin illegal olduğunu iddia etmeyip aksine yeni bir ikamet izni verdikleri hallerde, kişinin geçerli bir ikamet izni olmadan geçirdiği süreler için de uygulanacağını belirtmiştir.

 

 

 

Karar

 

                i. 1/80 sayılı OKK’nın 7. maddesinin 1. paragrafı, bir üye ülke yetkili makamlarının bir Türk işçisinin aile bireyinin o ülkede ikamet hakkı elde edebilmesi için sözkonusu işçi ile en az 3 yıl aynı çatı altında yaşamış olmasını şart koşmalarına engel değildir. Bununla birlikte işçinin aile bireyinden ayrı yaşamasını gerektirecek objektif nedenleri bulunabilir.

                ii. 1/80 sayılı Kararın 7. maddesinin 1. paragrafı uyarınca prensip olarak sözkonusu aile bireyinin kesintisiz 3 yıl aynı ülkede ikamet etmiş olması gerekir. Ancak bu 3 yıllık ikamet süresinin hesabında, aile bireyinin anavatanında isteği dışında geçirdiği 6 aydan kısa süreler dikkate alınmalıdır. Aynı ölçüt, evsahibi üye ülke yetkili makamlarının sözkonusu kişinin ulusal sınırlar içindeki ikametinin illegal olduğunu iddia etmeyip aksine yeni bir ikamet izni verdikleri hallerde, kişinin geçerli bir ikamet izni olmadan geçirdiği süreler için de uygulanır.

 

Sonuç

 

                Kadıman Kararı, 7. maddenin 1. paragrafının doğrudan etkiye sahip olduğunun Divan tarafından teyit edilmiş olması ve bu hükümde öngörülen “3 yıllık yasal ikamet süresi”nin hesabında uygulanacak kriterleri ayrıntılı olarak belirlemiş olması bakımından önem taşımaktadır. Bu karar, aile birleştirmesi çerçevesinde üye ülkelere gelen ve eşlerinin kötü muamelesi sonucu  ikametinden ayrı yaşamak zorunda kalan kadınlar için 6 aya kadar ayrı kalınan süreler bakımından hak kayıplarını önleyecek bir yorum taşıması bakımından da önemlidir.