11. GÜNAYDIN KARARI (C-36/96; 30 Eylül 1997)
Dava Konusu ve Divana İntikali
Faik
Günaydın isimli vatandaşımız, 1976 yılı Nisan
ayında yasal izinle Almanyaya gelerek Almanca dil kurslarına
katılmış, daha sonra yüksek eğitime devam ederek 1986
yılında mühendislik diplomasını almıştır.
Adıgeçen,
eğitimi sırasında zaman ve mekanla sınırlı ve
ücretli istihdama izin vermeyen oturma izinleri almış, 1982
yılında bir Türk vatandaşı ile evlenerek 1984 ve 1988
yıllarında iki çocuğu olmuştur. Günaydın, 1986
yılı Kasım ayında, Siemensin Türkiyedeki yan
kuruluşunun yöneticiliğine getirilmek üzere fabrikanın
Almanyada açtığı bir eğitim kursunda yetiştirilmek
amacıyla işe alınmış ve bu amaçla istihdam
edildiği baştan belirtilmiştir.
Günaydın,
17 Şubat 1997 tarihinde çalışma ve oturma izinlerinin sadece
Türkiyedeki göreve hazırlık amacıyla verildiği hususunda
bilgilendirildiğini teyit etmiş ve 9 Ağustos 1989 tarihinde,
ailesi ile birlikte 1990 yılının ikinci yarısında
ülkesine dönme niyetinde olduğunu yetkili makamlara beyan etmiştir.
Alman yetkili makamları, Günaydına 12 Haziran 1987 tarihinden
geçerli olmak üzere en son 5 Temmuz 1990 tarihine kadar uzatılan geçici
oturma izinleri vermişler ve her seferinde uzatmanın adıgeçenin
Siemens Ambergdeki istihdamının sona ermesine kadar
yapılacağını belirtmişlerdir.
Günaydın,
15 Nisan 1990da, Almanyayı kariyerine bağlı olarak
anavatanı gibi benimsediğini ve Almanyada doğan ve Alman
okullarına devam eden iki küçük çocuğu ile ülkesine döndüğü
takdirde büyük uyum sorunları yaşayacağını gerekçe
göstererek Almanyada devamlı oturma izni için başvuruda
bulunmuştur. Günaydının devamlı oturma izni talebi,
Siemensin adıgeçenin Almanyadaki istihdamının
uzatılması yolundaki tüm çabalara rağmen reddedilmiş ve
adıgeçen 30 Haziran 1990da Siemensteki işinden ayrılmak
zorunda kalmıştır. Bilahare, Siemensin Türkiyedeki yan
kuruluşunun 1991 Ocak ayında mevcut durum itibariyle
Günaydını istihdam edemeyeceğini bildirmiş olmasına
ve Alman yetkili makanlarının adıgeçenin çalışma
iznini uzatmayı kabul etmelerine rağmen devamlı ikamet iznini
reddeden karar değiştirilmemiştir. Red kararına gerekçe
olarak iznin uzatılmasının, üye devlette eğitilen
yabancıların kendi ülkelerinde çalışmalarını
teşvik amacını taşıyan Alman kalkınma yardımı
politikasına aykırı olacağı ileri sürülmüştür.
Bunun üzerine Faik Günaydın, eşi Hatice Günaydın ve
çocukları Güneş ve Seda Günaydını da kapsayacak
şekilde sözkonusu karara itiraz davası açmıştır.
Davayla ilgili olarak Almanya Federal Idare Mahkemesi, Günaydının
1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının 6(1).
maddesinden kaynaklanan haklardan yararlanıp
yararlanamayacağını belirlemek üzere Divana 6(1). maddenin
yorumuna ilişkin 2 soru yöneltmiştir.
i.
Bir Türk işçisi, bir üye devletin işvereni nezdinde sadece geçici
olarak ve işverenin Türkiyedeki yan kuruluşunda istihdam edilmesine
hazırlık amacıyla işe alınmış olsa dahi
Türkiye-AET Ortaklık Konseyinin ortaklığın
geliştirilmesi hakkındaki 1/80 sayılı Kararının
6(1). maddesi anlamında üye ülkenin yasal istihdam piyasasına dahil
midir ve yasal olarak istihdam edilmiş sayılır mı?
ii.
Birinci soruya verilen cevap olumlu ise:
Sözkonusu
Türk işçisinin, işe hazırlık döneminin sona ermesini
takiben Türkiyeye dönme niyetini beyan etmiş olması ve yetkili
makamın bu beyana dayanarak geçici ikametine izin vermiş
olmasına rağmen 1/80 sayılı Kararın 6(1). maddesi
uyarınca hak talebinde bulunması hukukun kötüye
kullanılması anlamında değil midir?
Divanın Muhakemesi
Divan
1. soruyla ilgili gerekçelerini, Ertanır davasının 1. sorusuna
cevabındaki benzer
gerekçelere dayandırarak
aşağıda özetlendiği şekilde sıralamıştır:
Günaydın,
sözkonusu üye ülkeye yasal izinlerle girmiş ve zorunlu ulusal izinleri
almak suretiyle aralıksız 3 yılı aşkın bir süre
aynı işveren nezdinde yasal olarak
çalışmıştır.
Üye
devletlerin, Türk vatandaşlarına mesleki eğitim amacıyla
ülkelerine giriş yapma ve ikamet izni vermelerine engel bir husus
bulunmamaktadır. Mesleki eğitim sonunda sözkonusu kişiyi
şirkete bağlı bir kuruluşta görev almaya hazırlamak
amacıyla ücretli olarak istihdam etmek kavramı sözkonusu
şahsın, işini, ilgili işveren nezdinde ve onun
yararına, aynı işyerindeki veya aynı sektördeki benzer bir
ekonomik faaliyette bulunanlarla aynı çalışma ve ücret koşullarıyla
fiili olarak yürüttüğü
hallerde,
normal bir istihdam ilişkisi olarak
anlaşılmalıdır. Zira sözü edilen şahsın durumu objektif olarak diğer
işçilerden farklılık arzetmemektedir. Bu bağlamda sözü
edilen çalışma koşullarının sağlanıp
sağlanmadığı ulusal
mahkemece saptanacaktır.
Sevince,
Kuş ve Kol davalarındaki durumun aksine ikamet izni yetkili
makamlarca hiçbir şekilde tartışma konusu yapılmayan ve
1986 Kasım ayından 30 Haziran 1990 tarihine kadar gerçek ve ücretli
bir ekonomik faaliyeti sürdürmek için gerekli izinlere sahip olan
Günaydın, bu suretle yasal istihdamın öngördüğü iş
piyasasına istikrarlı ve güvenli bir konumda dahil olma
koşulunu da yerine getirmiştir.
1/80
sayılı Kararın 6(1). maddesinden doğan haklar başka
koşullara ve çalışma ve oturma izni gibi idari belgelere
bağlanamaz. Ayrıca, kişinin mesleki yaşamına
Türkiyede devam etmek istediğini belirttiği halde bunu
gerçekleştirememiş olması da sözkonusu hakları ortadan kaldırmaz.
Divan,
yukarıdaki gerekçelerle 1. soruya olumlu yanıt vererek
adıgeçenin yasal iş piyasasına dahil olduğuna ve yasal
olarak istihdam edildiğine hükmetmiştir.
Divan,
2. soruyla ilgili olarak ise aşağıda özetlenen gerekçeleri
sıralamıştır:
Günaydının,
başlangıçta kendisine verilen iznin sınırlı olduğunu
bildiği halde 6(1). maddeye dayanarak üye ülkede kalmaya
çalışması, 1/80 sayılı Karardan kaynaklanan haklardan
mahrum edilmesine başlıbaşına bir gerekçe
oluşturmamaktadır.
6(1).
maddeye dayandırılan bir başvuru, işçinin sözkonusu
işe hazırlık dönemini takiben üye ülkeden ayrılma niyetinde
olduğunu beyan etmiş olduğu ileri sürülerek geçersiz sayılamaz.
Komisyon
tarafından da belirtildiği üzere, Günaydının
başlangıçta birkaç
yıllık istihdamdan sonra gerçekten Türkiyeye dönme niyetinde
olduğu halde daha sonra değişen koşullar nedeniyle fikrini
değitirmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Sözkonusu
kişi, sadece ulusal mahkemenin, üye ülkede kalabilmek amacıyla
yetkili makamlara kasıtlı olarak yalan beyanda bulunduğunu
saptaması halinde 6(1). maddeyle sağlanan haklardan mahrum edilebilir.
Divan,
2. soruyla ilgili yukarıda belirtilen gerekçeleriyle, bir Türk
işçisinin baştan beri sınırlı olduğunu
bildiği bir ikamet iznini uzatmak istemesinin hakların suistimali
anlamına gelmediğine ve ulusal mahkeme usulsüzlük veya suistimal
bulunduğuna dair bir karar almadıkça, sözkonusu şahsın
Türkiyeye dönmek istediğini önceden beyan etmiş olmasının
bir hak kaybına yol açmayacağına hükmetmiştir.
Karar
i. 1/80 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararının 6(1.) maddesi, bir üye ülkede 3 yıldan fazla bir
süreyle aynı işveren nezdinde gerçek ve etkin bir ekonomik faaliyeti
sürdürmek üzere yasal olarak istihdam edilen ve istihdam koşulları
aynı işveren veya sözkonusu sektörde başka bir işveren
nezdinde benzer işlerde çalışanlardan objektif olarak
farklılık göstermeyen bir Türk işçisinin, üye ülkenin iş
piyasasına usulune uygun olarak kayıtlı ve sözkonusu madde
bağlamında yasal olarak istihdam edilmekte olduğu şeklinde
yorumlanmalıdır. Bu nedenle, belirtilen konumdaki bir Türk işçisi, üye ülkede belli bir
işveren nezdinde ve bu işverenin Türkiyedeki yan kuruluşunda
çalışmasına hazırlık amacıyla sadece geçici
mahiyette ücretli istihdamına izin verilmiş ve oturma ve
çalışma izinlerini sadece bu amaçla almış olmasına
bakılmaksızın ikamet izninin uzatılması talebinde
bulunabilir.
ii. Türk işçisinin sözkonusu üye ülkede
sınırlı olarak verildiğini açıkça kabullendiği
bir ikamet iznini sonradan uzatmak istemesi hakların suistimali
sayılmaz. Sözkonusu işçinin, üye ülkede mesleki becerilerini
geliştirme amacıyla istihdam edilmesini müteakip Türkiyeye dönme
niyetini beyan etmesi, ulusal mahkemenin, kişinin sadece üye ülkede
çalışma ve oturma izinleri almak için sahte beyan verdiğine dair
bir tespiti olmadıkça 1/80 sayılı Kararın 6(1). maddesiyle
sağlanan haklarda bir kayba yol açmaz.
Sonuç
Divan, Günaydın davasındaki kararıyla, bir
üye ülkenin yasal işgücüne dahil olma kavramına bir kez daha
açıklık getirmiştir. Buna göre, bir üye ülkede benzer bir işi yapan işçilerle
aynı iş hukuku koşullarında istihdam edilen bir Türk
işçisi, o ülkenin yasal işgücüne dahildir ve başka bir iş
için yetiştirilmek amacıyla istihdam edilmiş olması bu
durumu değiştirmez.
Divan, 6. madde kapsamında
değerlendirilmek ve bu maddenin doğurduğu haklardan yararlanmak
için gerekli koşulları eksiksiz yerine getiren bir Türk
işçisinin, üye ülkeye giriş veya istihdam edilme amacı dikkate
alınmaksızın sözkonusu maddeyle sağlanan haklardan
yararlanabileceğine hükmederek, Ertanır Kararında da
belirttiği gibi bu davada da 1/80 sayılı Karar hükümlerinin
açık ve kesin olduğunu ve koşula bağlanarak
sınırlanamayacağını belirtmiştir.
Divan, Ertanır davasındaki yorumuna paralel olarak, bir Türk işçisinin ulusal makamların yetkisinde olan bir iznin sınırlı olarak verildiğinin başından beri farkında olmasının, 6(1). maddeye dayalı hakları ortadan kaldırmadığını vurgulamıştır. Divan, ayrıca bir Türk işçisinin beyanını değiştirmesinin hak talepleri üzerindeki etkisine de açıklık getirmiş ve sözkonusu kişinin başlangıçta kendi ülkesine döneceğini beyan ettiği halde sonradan bu fikrini meşru gerekçelerle değiştirmesinin sahip olduğu hakları ortadan kaldırmayacağını ve bunun hakların suistimali olarak sayılamayacağını belirtmiş, bununla birlikte bu hususta ulusal mahkemeye yetki vererek kasıtlı olarak yalan beyanda bulunan Türk işçilerinin hak kayıplarına uğrayabileceğine dikkat çekmiştir.