18- TAFLAN (MET) KARARI (C-277/94; 10 Eylül 1996)

 

Dava Konusu ve Divana İntikali

 

                Hollanda dahil çeşitli üye ülkelerde çalışmış işçilerin dulları olan ve Türkiye’de ikamet eden Z.Taflan (kızlık soyadı:Met), S. Altun(Başer), E. Andal(Buğdaycı) isimli Türk vatandaşları, eşlerinin ölümünden sonra onların çalışmış olduğu çeşitli üye ülkelerden dulluk aylığı talebinde bulunmuşlardır. Belçika ve Alman Sosyal Sigorta Kurumları sözkonusu ödenekleri hak sahiplerine bağlamış, ancak Hollanda Sosyal Sigorta Kurumu ölümlerin Türkiye’de vuku bulduğunu, oysa Hollanda ulusal mevzuatının dulluk ödeneği bağlanabilmesi için sigortalının ölüm tarihinde Hollanda’da ikametini öngördüğünü gerekçe göstererek dulluk ödeneği bağlamayı reddetmiştir.

                Diğer taraftan, Almanya’da ikamet eden ve bu ülkede malul olan O. Kol isimli Türk vatandaşı, daha önce Hollanda’da da çalışmış olduğu için her iki ülkeden de maluliyet ödeneği talep etmiştir. Alman yetkili makamları bu ödeneği bağlamış, ancak Hollanda Sosyal Sigorta Kurumu, maluliyetin vuku bulduğu tarihte Kol’un Hollanda’da çalışmadığını ve bu nedenle Hollanda mevzuatı kapsamında olmadığını gerekçe göstererek maluliyet ödeneği bağlamayı reddetmiştir.

                Yukarıda belirtilen Türk vatandaşlarıyla Hollanda yetkili makamı arasındaki ihtilaflar ulusal mahkemeye intikal etmiş ve ulusal mahkeme, sözkonusu vatandaşların Hollanda ulusal mevzuatı kapsamında hak sahibi olmamakla birlite, 3/80 sayılı OKK’nın, özellikle maluliyet ödeneklerinin koordinasyonuna ilişkin 12. maddesi ile dulluk aylıklarının koordinasyonuna ilişkin 13. maddesi kapsamında hak sahibi olabilecekleri ihtimalini değerlendirerek bu hususa açıklık getirmek üzere yukarıdaki davaları birleşik tek bir dava olarak aşağıda belirtilen ön karar sorularıyla Divana intikal ettirmiştir:

 

                i. 3/80 sayılı OKK, bu Kararın uygulanabilmesi için, Ankara Anlaşmasının, 2(1). maddesinde öngörüldüğü gibi, bir uygulama prosedürü olmadan Topluluk ülkelerinde uygulanabilir mi?

                ii. a. 3/80 sayılı Karar Toplulukta henüz uygulanabilir nitelikte olmasa bile, bazı maddeleri itibariyle doğrudan uygulanabilir mi?

                   b. Yukarıdaki soruya olumlu cevap verilmesi halinde, 3/80 sayılı OKK’nın 12. ve 13. maddeleri, daha ileri uygulama tedbirlerine gerek kalmaksızın doğrudan uygulanabilecek şekilde açık ve kesin hükümler içerir mi?

                iii. a. 13. madde doğrudan uygulanabilir etkiye sahipse, 1408/71 sayılı Topluluk Tüzüğünün, bu maddenin atıfta bulunduğu maddeleri, 3/80 sayılı Kararın kabul edildiği 19 Eylül 1980 tarihindeki şekilleriyle mi yoksa bilahare yapılan değişiklikleri de içerecek şekilde mi uygulanır?

                   b. Bu bağlamda, 19 Eylül 1980’den sonra 1408/71 sayılı Topluluk Tüzüğünün ilgili maddelerinde yapılan değişikliklerin bu maddeleri daha detaylı olarak belirlemiş olup olmadıkları dikkate alınması gereken bir husus mudur?

 

Divanın Muhakemesi 

 

                Divan ilk soruyla 3/80 sayılı OKK’nın yürürlükte olup olmadığının, şayet yürürlükte ise hangi tarih itibariyle yürürlüğe girmiş olduğunun tespit edilmesinin amaçlandığına dikkat çekerek, bu soruyla ilgili muhakemesinde aşağıdaki hususları belirtmiştir:

                3/80 sayılı OKK, yürürlük tarihine dair bir hüküm içermediği için, bu hususta sözkonusu Kararın dayandığı Ankara Anlaşmasından bir sonuç çıkarılıp çıkarılamayacağı sorusu cevaplandırılmalıdır.

                Ankara Anlaşmasının 6. maddesi ve 22. maddelerinin, ortaklık hedeflerine ulaşılması için gerekli tedbirleri alma yetkisini Ortaklık Konseyine verdiği gözönüne alınırsa, Ortaklık Konseyi Kararları, Ankara Anlaşmasının hedeflerini uygulama amacı taşıdıkları müddetçe Anlaşmayla doğrudan bağlantılı olup, Anlaşmanın 22(1) maddesi uyarınca taraflar için bağlayıcıdır. Bu nedenle, tarafların taahhütlerinden vazgeçmeleri Anlaşmanın ciddi bir ihlali sayılır. Sonuç olarak, Ortaklık Konseyi Kararları, tarafların bu kararların uygulanması için gerekli tedbirleri alıp almadıkları hususundan bağımsız olarak taraflar açısından bağlayıcı etkiye sahiptir. Bu çerçevede, 3/80 sayılı OKK’da yürürlüğe giriş tarihine ilişkin bir hüküm olmaması halinde, Kararın kabul edildiği gün yürürlüğe girdiği ve o tarihten itibaren taraflar için bağlayıcı olduğu kabul edilmelidir.

                Divan yukarıdaki muhakemesi sonucu, 1. soruya cevaben, 3/80 sayılı OKK’nın kabul edildiği tarih olan 19 Eylül 1980’den itibaren yürürlükte ve taraflar için bağlayıcı etkiye sahip olduğuna karar vermiştir.

                Divan, 3/80 sayılı OKK’nın 12. ve 13. maddelerinin üye ülkelerde doğrudan etkiye sahip olup olmadığına dair 2. soruyla ilgili olarak ise aşağıdaki muhakemeyi yapmıştır:

                Demirel Kararından beri birçok Divan kararında, Topluluk ile üye olmayan bir devlet arasında imzalanan bir Anlaşma hükmünün doğrudan etkiye sahip olabilmesi için Anlaşmanın lafzı, amacı ve tabiatı itibariyle sözkonusu hükmün ilave bir tedbir gerektirmeyecek ölçüde açık ve kesin bir yükümlülük öngörmesi gerektiği belirtilmiştir.

                3/80 sayılı OKK, farklı üye ülkelerde çalışması bulunan Türk işçilerinin bu ülkelerdeki geleneksel sosyal güvenlik ödeneklerine hak sahibi olabilmeleri için üye ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinin koordinasyonunu amaçlamaktadır. 3/80 sayılı OKK’nın dayandığı 1408/71 sayılı Topluluk Tüzüğü de aynı amacı taşımaktadır.

                Bununla birlikte, 1408/71 sayılı Tüzüğün uygulanması 574/72 sayılı Tüzükle belirlenen uygulama tedbirlerini gerektirmiştir.

                3/80 sayılı OKK, 1408/71 sayılı Tüzük ile 574/72 sayılı Tüzüğün hükümlerine atıfta bulunmaktadır. 1408/71 sayılı Tüzükte genellikle prensiplerin belirlendiği, uygulamanın ise ayrıntılı olarak 574/72 sayılı Tüzüğe göre yapıldığı görülmektedir. Diğer taraftan 3/80 sayılı Tüzüğün de 1408/71 sayılı Tüzüğe paralel olarak daha ziyade genel prensipleri içerdiği, çok sayıda kesin ve ayrıntılı hüküm ihtiva etmediği ve uygulanabilmesi için 574/72 sayılı Tüzük benzeri uygulama tedbirlerine ihtiyaç gösterdiği anlaşılmaktadır.

                Komisyon, 3/80 sayılı OKK’nın uygulama tüzüğünün çıkarılması için 8 Şubat 1983 tarihinde teklifini yapmıştır. Bu Tüzük önerisinin hükümleri büyük ölçüde 574/72 sayılı Tüzük hükümlerine dayanmakla birlikte sözkonusu öneri henüz Konseyce kabul edilmemiştir.

                Bu çerçevede, 3/80 sayılı OKK’nın bazı hükümleri açık ve kesin olmakla birlikte 3/80 sayılı Kararın uygulama tedbirleri Konsey tarafından kabul edilmediği müddetçe uygulanması mümkün değildir.

                Divan, yukarıdaki muhakemesi sonucu, 2. soruya cevaben, 3/80 sayılı OKK’nın 12. ve 13. maddelerinin üye ülkelerde doğrudan etkiye sahip olmadığını ve bu nedenle bireylere ulusal mahkemeler nezdinde bu maddelere dayanarak dava açma hakkı vermediğini belirtmiştir.

                Divan, 1. ve 2. sorulara verilen cevapların ışığında 3. soruyu cevaplamaya gerek kalmadığını belirtmiştir.

 

Karar

               

                i. 3/80 sayılı OKK  kabul edildiği tarihten itibaren (19 Eylül 1980)  yürürlüğe girmiş olup bu tarihten itibaren taraflar için bağlayıcıdır.

                ii. Konsey 3/80 sayılı OKK’nın uygulanması için gerekli tedbirleri almadığı sürece, bu OKK’nın 12. ve 13. maddeleri üye ülkelerde doğrudan etkiye sahip değildir. Bu nedenle, kişiler bu maddelere dayanarak üye ülkelerde hak taleplerinde bulunamazlar.

 

Sonuç

 

                Taflan (Met) Kararı, 3/80 sayılı OKK’nın yürürlük sorununa kesin bir çözüm getirememiş çelişkili bir karar olarak değerlendirilmektedir. Divan’ın yürürlükte saydığı bir kararın uygulama tüzüğü kabul edilmeden uygulanamayacağını belirtmesi, 3/80 sayılı Kararın yürürlük sorununa açıklık getirmekten çok sorunu daha da karmaşık bir noktaya taşımıştır.  Diğer taraftan, Taflan (Met) Kararında, 3/80 sayılı OKK’nın tüm hükümleri itibariyle mi, yoksa sadece bazı hükümleri itibariyle mi uygulanamayacağı hususu da net olarak açıklık kazanmamıştır. Bu nedenle, bu OKK ile ilgili olarak Divana intikal eden ve 3/80 sayılı Kararın açık ve kesin biçimde muamele eşitliğini öngören 3. maddesinin doğrudan etkiye sahip olup olmadığı hususuna cevap getirmesi beklenen Sürül Davasının Kararı, bu husustaki tartışmaya yeni bir boyut getirecek olması bakımından merakla beklenmektedir.

                Taflan-Met Kararının bizim açımızdan en önemli yanı, Divanın, 3/80 sayılı OKK’nın uygulama tüzüğünün çıkarılması hususunda Konseye yükümlülüğünü açıkça hatırlatmış olması ve uygulama tüzüğünün olmamasını gerekçe göstererek 3/80 sayılı OKK’nın taraflar için bağlayıcı olmadığını iddia etmenin sözkonusu olamayacağını ortaya koymuş olmasıdır.